Kartvizitin Ötesinde Kim Olmak İstiyorsun?
Başka bir kariyer mümkün mü?
Ya da şöyle sorayım:
C-level yöneticilikten otobüs şoförlüğüne bir kariyer geçişi yapılabilir mi?Birkaç ay önce Toronto’dan birkaç saat uzaklıktaki bir yeri gezmek için bir otobüs turuna katıldık. En ön koltukta oturuyorduk. Otobüs şoförünün hali, tavrı ve karizması dikkatimi çekti.
Aralarda sohbet etme fırsatımız oldu.
Bir noktada, 5 yıl öncesine kadar McKinsey’de C-level satış yöneticisi olduğunu öğrendik. Koca ekipler ve bütçeler yönetmiş biri.
Emekli olduktan sonra, “Ben gerçekten ne yaparken mutluyum?” diye sorgulamaya başlamış.
Ve çocukluğundan beri büyük araçlar kullanmayı çok sevdiğini fark etmiş.
Bugün, severek otobüs şoförlüğü yapıyor. Her hareketi özenli, keyif alarak yapıyor.
Sonra başka bir hikâye daha geldi karşıma.
Arkadaşımın Kanada’da işlettiği bir şarap bağında, satış ve temizlik gibi işleri yapan bir başka kişiyle tanıştım. Geçmişte bir şirkette CEO olduğunu öğrendim. Şimdi sade bir hayat sürüyor ama mutlu.
Bu örnekler üst üste gelince şu soruyu kendime sordum:
Acaba Türkiye’de bu kadar unvan bağımsız bir kariyer geçişi yapmak mümkün mü?
Bizde bazen “emekli albay sendromu” oluyor.
Yani o unvanı bırakmak istememek, ya da bırakınca saygı görememek.
Kendimizi mevkiyle tanımlamaya o kadar alışmışız ki...
Birkaç gün önce Dr. Sertaç Doğanay da benzer bir noktaya değinmişti:
Makamlar gidince, eskiden kapıda bekleyenlerin selamı kesmesi üzerine yazmıştı.
Kanada’ya taşınalı bir yıl oldu.
Bu ülkede “insana ikinci bir şans veriliyor” gibi hissediyorum.
Kim olmak istiyorsun? Ne yapmak istiyorsun?
Ünvanınla değil, yaptığın işle değerlendiriliyorsun.
Evet burada da hayat pahalı, zorluklar var. Yaptığın işe göre, unvandan bağımsız değer görebiliyorsun.
Ve istersen yeniden başlayabiliyorsun.
Biz Kanada’ya taşınırken, birçok kişi “Herhalde iş buldunuz, ondan gidiyorsunuz.” demişti.
“Hayır, sadece hayatımızın ikinci dönemini farklı yaşamak istiyoruz.” deyince,
“C-level yöneticisin, deli misin?” tepkileri geldi.
Ama ben hep şunu biliyordum:
O işleri ben yaptıysam, yine yapabilirim.
Ama artık beklentim o unvanlar değildi.
Gerekirse kasiyer de olurdum, barista da.
Bu noktaya gelişimde en büyük kırılma, meme kanseri teşhisi almamla başladı.
İyileştikten sonra hayatı yeniden sorgulamaya başladım:
Gerçekten nasıl bir hayat yaşamak istiyorum?
Bu sorunun cevabı ne CV’mdeydi ne de eski kartvizitimde.
Bugün çok şükür sevdiğim işi yapıyorum:
İK danışmanlığı ve eşimle birlikte kurduğumuz şirkette girişimcilik yolculuğu.
Ama şunu artık çok net biliyorum:
Benim değerim, unvanım ya da maaşımla ölçülmez.
Sağlığım oldukça, makul ve huzurlu bir yaşam istiyorum.
Bu yazıyı,
Kurumsalda çalışırken kendini hep “daha fazlasını yapmalı” baskısı altında hisseden, kendine zaman ayıramayan, hatta “kimliğini” unvanına bağlayan herkes için yazdım.
C-level bir yöneticinin otobüs şoförü olmasını düşünün...
Sizce Türkiye’de kaç kişi bunu yapmaya cesaret edebilir?
Benim cevabım belli:
Başka bir kariyer mümkün.

